Bizde Tanzimatla başlayan batılılaşma hareketi kendimize ait tüm değerlerimizi işgal, iğfal ve ifsat etmiştir. Geride, bu bize aittir diyebileceğimiz dört başı mamur ne yerli bir düşünce ve ne de kendimize ait bir akıl kalmıştır.

Eğitim sistemimiz bu yüzden savaşa girmiş ve bin yara almış, kör topal ve lime lime delik deşik olmuş bir şekilde yürüyor.

Geçmişimizi inkar ve kendi değerlerimize ihanet eden, geleceğimizin ufuklarını karartan böyle bir felaket bizden başka hangi milletin başına gelmiştir?

Özellikle tek parti döneminde eğitim sistemimiz, araç ve gereçlerimiz, hedef ve amaçlarımız batılılaşma ekseninde kör bir taklitçiliğe dönüştürülmüş, eğitim politikamız tam bir müstemleke ülkesi gibi ayarlanmıştır.

Geçmişle olan irtibatımız koparılmaya, kendi kültürümüzü inkar ederek batıyı taklit eden yeni bir nesil yetiştirilmeye odaklanılmıştır. Bu ise, geçmiş ve gelecekle olan bağlarımız arasında telafisi çok güç sosyal, kültürel, tarihi, ahlaki uçurumlar açmış, kitlesel yıkımlar ve felaketlere sebep olmuştur.

Tek Parti diktatörlüğü kendi benlik ve kimliğimizden kopuk yeni bir ulus meydana getirmek için milletimizin ruhi ve zihinsel dünyasında Moğol istilasından daha büyük bir tahribata yol açmıştır.

İnsanımız her alanda hafıza kaybına uğratılmış, dünümüz, günümüz ve geleceğimiz işgal ordularının insafsız insafına, ihanet şebekelerinin merhametsiz merhametine terk edilmiş, bunun adına da "muasır medeniyetler seviyesine çıkmak" denilmiştir.

Bu seviyesiz üst akıl ülkemizin ve milletimizin önüne binlerce engel ve tuzaklar kurmuş, Kemalist devrimler ve batılılaşmak adına sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal olarak her alanda patlamaya hazır mayınlı tarlalar oluşturmuştur.

Bugün toplumumuzun bünyesinde kanserli bir ur gibi sırıtan batılılaşma tutkusu, taklitçiliğin de ötesinde batıya, batılılara, batı medeniyet ve kültürüne tapınmaya dönüştürmüştür.

Bu hal insanımızın bir kısmını tamamen kendi öz değerlerinden koparmış, kendi medeniyet ve kültürünü, kendi ülke ve insanını yok etmek için savaşan Mankurtlar haline getirmiştir.

Milletleri tarihleri kadar soylu, geçmişleri kadar ulu yapan onların kadim medeniyet ve kültürleridir. Kendi köklerinin meyvelerini red eden nankörlerin ihanetinin cezasını yıllar sonra gelecek nesiller öder. İşte Millet olarak biz yıllardır bu faturayı ödüyoruz.

Bu gün İslam ülkeleri olarak başımıza gelen bütün felaketler düşmanlarımızı adım adım taklit etmemiz ve onlara hayranlık duymamız ve öykünmemizden ileri gelmektedir.

En başarılı taklitçiler taklit ettiklerinin bir adım gerisinden gelirler. Ve asla taklit ettikleriyle eşit olamaz ve onların da önüne geçemezler.

Taklitçilik; gönüllü bir esarettir, ücretsiz bir köleliktir, peşinen kabul edilmiş bir işgalin faturasıdır, savaşmadan düşmanına teslim olmaktır.

Türkiye bu işgal ve esaret zincirlerinden ancak eğitim alanında yapacağı köklü devrim ve değişimlerle kurtulabilir. Yeni Türkiyenin kendi medeniyet ve kültürümüzün temel taşları ve kadim medeniyet anlayışımızın harcıyla karılarak inşa edilebileceği gibi...

Enine ve dikine medeniyet ve kültür derinliğimiz ile donanmış beyinler ancak yeni Türkiye'yi inşa edebilir. Kanlı ve kirli bir rejimin yıkıntılarının temiz bir kadro ile ortadan kaldırabileceği gibi?

Yeni Türkiye kendi kimliği ve değerleriyle yetişmiş insan potansiyelinin alın teri ve emeği ile kurulur ancak. Öyleyse; ilk hedefimiz "Önce insan, sonra insan ve daha sonra yine insan" olmalı değimlidir?

Peki, biz bu uzun ve çileli yolun neresindeyiz?

Eğitim sistemimizi bir devrim, bir devrim eğitim sistemimizi bekliyor.

Haber7


Arif  ALTUNBAŞ

arfltnbs@hotmail.com