Hayaltraşlık Sanatı

Her köşe yazımı gönderdiğimde, sevgili Rıdvan’a (Haber Müdürümüz) “Bir daha arayı bu kadar açmayacağım” diye söz verip aradan on gün geçmesi sonucu yine bir araya geliyoruz. Yazacak onlarca konu içinde kaybolup, sonra en güçlü olanı, tam ensesinden yakalıyorum ki gündem bambaşka bir yere evriliyor.

Size anlatacak o kadar çok şey var ki… Zorlanmamın tek nedeni, değerli vaktinize en layık olanı hazırlama titizliğim. Benim durumunu anlatan en güzel cümle “ Her şeyi tam yapmaya çalışmanın eksilttiği” başlığı ile açıklanabilir.

Eksiksiz olsun diye çabaladığımız her şey, doğanın kanunu ve zamanın akışı ile eksik, yetersiz olabilir. Belirleyici nokta kusursuzluk olduğunda, ortaya hiç bir şey çıkmıyor işte.

Tam da bu noktadan yola çıkarak dün katıldığım bir etkinlikten aldığım notlardan bahsedeceğim. Alelade bir taşı eşsiz bir sanat eserine dönüştüren heykeltraşlar gibi, hayalleri için senelerce, taş yontar gibi emek veren insanların hayaller ötesi bir şahesere dönüşen hayatlarının sırlarını okuyacaksınız birazdan.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü öğrencilerinin büyük emekler ve sponsor desteği hazırladıkları ve TEDx Etkinliğine katıldım. TEDx etkinliklerini bilirsiniz çok kısa süreli konuşmaların yer aldığı, kendi alanında en başarılı olan insanların katıldığı bir programdır.

Hepsi birbirinden değerli bir çok konuşmacının yer aldığı etkinliğin, benim zihnimde kalan en vurucu noktaları, “koşulsuz iyilik, hedefini belirleme, inançla çalışma ve asla vazgeçme, yetenek tutku olmadıkça başarıya dönüşmez” şeklinde sıralanıyor.


Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ömer Tahir Günkara, konuşmasında “ Kariyerimin başında akademisyen olmak yoktu. Yüksek Lisans yapıp bir şirkette çalışmayı planlıyordum. Bu süreçte yaptığımız bir araştırma konusu, dünyanın en zehirli kurbağasının sırtından elde edilen zehir ile kanser ilacı üretmeye çalışıyorduk. Bu araştırma basın tarafından “Kansere ilaç buldurlar, Kurbağa derisinden ilaç yaptılar” başlıkları ile durdurulunca, çalıştığımız laboratuvara, hasta yakınları ve çaresiz kalmış insanlar telefonlar yağdırdı. Bir çoğuna ben bakıyordum telefonların. O insanların çaresizliği benim kırılma noktam oldu” şeklinde hayatının dönüş noktasını anlattı.

Kariyerini onlarca farklı seçeneği olmasına rağmen, yolunu insana yardım etmek yönüne çevirmesinin bugün kalbimize dokunan etkisini okuyoruz satırlarımda.

Sonrasında söz alan konuşmacı, tanıdığım en farklı kariyer yolculuğu olan biri. 4 yıl önce video ve yayınlarını izlemeye başladığım Erdal Kaya, namı diğer Amerikalı Aynasız. Hayatı Adana’da beş çocuklu bir ailede, polis memuru bir babanın oğlu olarak başlayıp ve dünyanın en gizli istihbarat kurumlarından biri olan FBI’da dedektif olmaya kazar uzanan bir yolculuğa şahitlik etmiş. Türk olması ayrı bir gurur elbette ama kişiliğinin her türlü insani değeri hala muhafaza ediyor olması ayrı bir kıymet. Hayatı film, hatta 3 sezonluk dizi olabilecek nitelikte bir insan. Konuşmasını yaptıktan sonra fuaye alanında gençler ile dakikalarca ayakta sohbet etti, yakından dinledim. Çocukların gözlerinin içine bakarak “ Gerçekçi hayal diye bir şey yoktur. Hayal zaten adı üstünde…

Hedef belirlemek, adım atmak ve tüm inancınla çalışmaya devam etmektir gerçek olan, Vazgeçmeyeceksiniz” diyordu. Yaşları 20-25 arasındaki gençler bütün hayranlık ve içtenlikleriyle sarılıyorlardı.

“Kim olmak istiyorsan onun için hazırlan ve onlarla zaman geçir, ben defalarca kez reddedildim, ama kendime hiç mağdur etiketi yapıştırmadım. Benim en büyük başarım güvenli alanımı terk ettikten sonra ortaya çıktı”

Bunlar birbirinden değerli cümlelerdi. Tek bir kelimenin bile insan hayatını değiştirdiği yerde içinde alınacak çok ders var.

Son olarak Öğretim görevlisi, eğitimci, konuşmacı. Lisans eğitimini Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Anasanat Dalında tamamlamış çok değerli Didem Alpaylı. Sahneye çıktığında insanların gözlerine bakarak “Hepinizin anlatacak bir hikayesi var değil mi? diye sordu. Ama söz anlatmaya geldiğinde, konuşma yeteneği ister, beden dili ister, akıcılık, espri yeteneği ister…

Çoklu zeka kuramına göre İnsan 8 farklı zeka türü ile doğar ve bunlardan mutlaka bazılarına sahiptir. Ancak yeteneğe ve zekaya sahip olmak yetmez, çok zeki ve çok yetenekli bir insanı başarılı yapan şey tutkudur. Onu çok istemesidir”
Didem Hoca kendi hayatından kızı İrem den örnekler vererek konuşmasını sonlandırdı.

Üzerinde düşünürken, bu değerli insanların yıllarını ve hayatlarını vererek edindikleri bu tecrübeleri paylaşmış olmalarının mutluğu ile kendi akıl defterime notlar aldım.

Hayalin insanlığa da hizmet ederse, sen peşinden koşmaktan vazgeçsen de başkaları için yapmak zorunda olmak seni yeniden motive eder.

Hayal kurmakta sınır tanıma, küçük de olsa o yöne doğru yürü ve vazgeçme. Her hayal gerçeğe dönüşebilir. Ve her gerçek bir hayalle başlar.

Tutku ve istek olmadığından sahip olduğunuz yetenek ve zeka hiç bir işe yaramaz.

Buyrun güle güle kullanın
Sevgiler.