-Mış gibi

İnşaa etmeye çalıştığımız hayatların anlamlarını bulmaya çalışırken, şöyle uzaktan bakıp “ bunun benimle ne alakası var ya “ dediğiniz oluyor mu? Eğreti duran, boşa konsa dolmayan şeyler.

Evet, hepimizin planlar yapıp, hayatlar tasarlayıp, sonunda “bu hiç olmadı” dediği yerler muhakkak vardır. John Lennon’ un meşhur bir sözü vardır “Hayat biz planlar yaparken başımızdan geçenlerdir" der. Elbette hayatımızda kendimizle ilgili planlarımız olacak ancak bu planları gerçekçi temellere dayandırmayan herkes maalesef o gerçeklerle tanışacak.

Hayat gerçeklik ruhuyla var olur. Ruhu olmayan her şey sadece hayallerde kalır. Belki bir süreliğine gerçekmiş gibi görünür ama sonunda yine aslına döner. Önceki yazılarımda “zannetmenin” insanı nerelere sürüklediğini anlatmıştım. Bugün ruhu okuyamamanın düşüreceği hayal kırıklılarından bahsedeceğim.

İster sevgili, ister arkadaş, ister aile bağları ister kendimiz ile kurduğumuz bağlar her ne olursa olsun hepsinin gerçekçi bir ruhu var. Mış gibi olan her şey, aslını saklamaya çalışırken, öylesine yorulur ki dinlenme durağı hayal kırıklığıdır.

Haydi konuyu biraz derinleştirelim. Bana göre insanın en becerikli hali, kendisini gerçeği görebilme konusunda en iyi yetiştirmiş insandır. Kişisel gelişim; öyle iletişim becerileri hitabet sanatı, ikna kabiliyeti falan değil. Bunların hepsi başkası için yapılan hazırlılar. Kişisel gelişim bana göre gerçeği en net ve olduğu gibi görebilme sanatıdır.

Tecrübeli insanlara bakın, gerçeği olduğu gibi en net şekliyle ayırırlar. Onların gözlerini perdeleyen, heves, keşke, duygusal çalkantılar yoktur.
Bir soru sorarsın ve sana tek bir cümle ile belki de asla duymak istemediğin cevabı verir. Bu acımasızlık değil, netlik ve yalınlıktır.


Haydi -mış gibi yoluna biraz daha yakından bakalım. Başarılı-ymış gibi yapanların, ilk başarısızlarında yerle bir olmaları. Seviyor veya seviliyor-muş gibi davranan, hatta kendini buna inandıranların gerçeklerle en zayıf oldukları anda yüzleşmeleri. Zengin-miş gibi yapanların bütün varlıklarını görüntü ve personalarına yatırdıktan sonra içlerinde duydukları derin fukaralıkları…
Bu liste böyle uzar gider. İnsan kendi gerçekliğini yaşamalıdır, her ne olursa olsun. Yaşadığın duygunun, ait hissettiğin yerin, içinde en rahat ettiğin pijamanın, darmadağın olsa da kendini en sevdiğin halinin bir ruhu var.

Bu ruhtan uzaklaşmaya başlayınca yolun önce ruhsuzluğa ayrılacak oradan 50 metre ileride tam karşıda da hayal kırıklığı.
Mış gibi olan her şeyi, varmış gibi, güzelmiş gibi, güçlüymüş gibi, senin olmayan ama seninmiş gibi yaptığın her şeyi terk et. Gerçeklik gözlüğünü tak oradan etrafa bak. İşte burası senin en güçlü kalen.

Sevgiler…