Ne vereyim abime

Daha önce hiç elit bir restoranda yemek yediniz mi? Açıkçası ben hiç yemedim, yediysemde bilmiyorum. Hani böyle rezervasyonla gidilen fiyakalı yerleri diyorum ismini genelde telaffuz edemediklerimizden. Genelde garip gurup isimleri olur Fransızca ve ya Latince tarzı, kulağa havalı gelen isimler. Mesele Hawthorn. Tanıdık bir isim mi? bazılarınız için olabilir çünkü bu isim 2022 yapımı The Menu filminin geçtiği yer ve bugün bahsetmek istediğimde bu film.

Girizgah biraz uzun oldu kusura bakmayın kısaca oyunculardan ve yönetmenden bahsedeyim:

The Menu, 2022 yılında Mark Mylod’un yönettiği, Will Tracy ve Seth Reiss’in kaleme aldığı, başrollerinde ise Margot rolüle Anna-Taylor Joy, onun partneri olarak filmde Nicholas karakterine hayat veren Tyler Ledford( Skins izlediyseniz oradaki Tony hani şu uzun olan) ve tabi ki diğer önemli karakterimiz Şef Julian Slowik’e hayat veren, hepimizin Harry Potter’da Voldemort olarak tanıdığımız Ralph Fiennes.

Konuya gelirsek bir ada da bir restoran var aşırı pahalı, ünlü ve rezervasyon yaptırması zor bi yer. İlk satırda bahsettiğim ismi Hawthorn olan. bu restorana tekneyle ve sadece özel davetliler gidebiliyor. Ana karakterlerimiz Nicholas ve Margot’da bu restona gidiyolar tabi yoksa nasıl film olsun dimi. Film zaten bu tekne yolculuğu ile başlıyor. Film başında bir sigara yakan Margot’a Nicholas kızıyo neden içiyorsun yemekten alacağın tatları öldüreceksin gibisinden mahlalar diziyor, ufak bi sürtüşmenin ardından Margot sigarayı söndürüyor ki buradan da Nicholas’ın uyuz bir eleman olduğunu anlıyoruz, her şeyi çok bilen bir tip.

Bizim filmde ilk merak etmemizi sağlayan yer tekneden adaya inilip tek tek isimlerin söylediği yer, Herkes ismini söylerken Margot’a sıra geldiğinde ismi listede yok, başka bir isim var. Rezervasyonu yaptıran Nicholas, onun ismi mevcut. Bizim eleman (Nicholas’a bundan sonra böyle hitap edicem sürekli Nicholas yazmak istemiyorum çünkü) ismi olan kişinin gelemediğini onun yerine Margot’un geldiğini söylüyor ve bi şekilde geçiyorlar. Akabinde teknede onları karşılayan kişi ufak bir ada turu yaptırıyor. Sebzelerin yetiştiği bahçeden, tütsüleme odasına kadar hatta çalışanların yatakhanesini bile ki burası ilginç, nizami şekilde herkes tek bir koğuş gibi yerde. Misafirler gibi bizde şaşırıyoruz ve Konuklardan biri “Bunalmıyor musunuz?” diye soruyor; rehber de gayet soğukkanlı bir biçimde, “Hepimizin bir görevi var,” anlamına gelen sözlerle cevap veriyor.

Çok uzattım ileri sarıcam Şef herkesi karşılar ve yemekleri sunmaya başlar 5-6 faz yemek vardır. her sunumdan önce de yemekle ilgili tirat atar. Şef bu kişilere kinlidir çünkü her biri elit yiyici tabakadır.

Yanlış hatırlamıyosam 3. fazda Taco servisi yapılır ve bu servisten önce şef bu yemekle ilgili olarak travma bir anısını anlatır ki film burada ciddileşmeye başlar. Yemekler servis edilir ama ekmeklerin üstünde herkesi ifşa eden resimler olur, herkes şok içinde kalır ve etekteki taşlar dökülmeye başlar.

Margot bunu yapamayacaklarını söyler ve yemeği geri göndermek ister ama bizim eleman ona engel olur hatta aşağılar böyle bir şeften böyle bir yemek yeme şansın var bunu kaçıramazsan falan der. Margot önüne sunulan Hiçbir yemeği yemez bu da şefin dikkatini çeker ve onun üst tabakadan olmadığını hemen anlar tabi.

Taco servisi sayesinde yaşlı ve varlıklı bir çiftin masasında aldatma çıkıyor ortaya. Adam, geceyi terk etmek istiyor; fakat “ceza” olarak parmağı kesiliyor. Artık işlerin şaka olmadığı netleşiyor.

Yemek sekansları böyle ilerler ve az önce dediğim gibi şef Margot’un üst tabaka olmadığını anlar ve yanına çağırır ona hangi tarafı seçeceğini sorar ve ona 2 servis zaman tanır.

Bu servislerde yine birileri ifşa olur elit tabakanın gerçek yüzleri ortaya çıkmaya devam eder.

Margot şefin tarafını seçtiğini söyler, şef onu yanına çağırır ve tütsü odasından bir fıçı almasını, teknede onları karşılayan kadının normalde onu alması gerektiğini ama unuttuğunu söyler.

Margot’a geleceğiz tabi, ama şef bunu neden yaptığını açıklar. Hepsine kinlidir eskiden yemek yapmayı sevdiğini ama bu elitlerin onun yemeğini umursamadığını değersizleştirdiğini söyler. Mesela davetliler arasında bir eleştirmen vardır onun yüzünden bir çok restoran kepenk kapatmıştır, eski bir film yıldızı vardır. Şef uzun zaman sonra çıktığı tek tatil gününde onun filmini izlemiştir ve berbat bir film olduğu için günü mahvolmuştur buna kızar(biraz bahane aramış gibi). Yaşlı çiftten parmağı kopan adam bu restorana tam 11 kez gelmiş ama yediği tek bir yemeğin ismini ya da malzemesini hatırlamaz. Sadece tüketen üretmeyen bu güruhtan bir nevi kendi intikamını tiyatral bir sunumla almak ister şefimiz.

Şimdi Margot’a dönelim, Margot gece karanlığında ilerlerken şefin evi aklına gelir, ada turu esnasında ilginç bir bina vardır ve sorduklarının oranın şefin evi olduğu ve girmenin yasak olduğunu hatırlar. Belki bir şey bulurum umuduyla şefin evine gider ama ondan kıllanan rehber ablamızda evdedir dövüş başlar Margot rehber ablayı öldürür ve şefin özel odasına girer. Burada şefle alakalı gazete küpürleri görür. Bütün fotoğraflarda şef mutsuzdur bir tanesi hariç, gençliğinde hamburgerci olduğu zamandan kalan bir haber...

Margot restorana döner despot bir şekilde bütün gece kan kustura şefe yemeklerinin berbat olduğunu hala doymadığını söyler, şefimiz tabi ki şaşırır nedenini sorduğunda ise yemeklerin hiçbirinde sevgi olmadığını söyler Margot. Şef itiraz etse de ne yemek istediğini sorar ana karakterimize, Margot ise yapılabilecek en sade en normal cheeseburger'i yemek istediğini söyler yanında patates kızartması ister. Film boyunca yüzü asık mutsuz olan şefimizin hamburgeri yaparken ufak tebessüm ettiğini görürüz.

Finale gelirsek de, daha fazla filmden bahsetmeyeceğim çünkü, yeterince spoiler verdim sonunu en azından söylemeyeyim ya da kimlerin hayatta kaldığını.

Güzel bir film 1 saat 47 dakika gibi güzel bir süresi var bir hafta sonu açıp izlenebilecek çerezlik bir yapım. Oyunculuklarda şahane, Şef karakterini oynayan Ralph Fiennes özellikle, Anna-Taylor Joy’da tabi ki güzel olduğu kadar harika bir performans sergilemiş.

Veee filmden çıkarılabilecek ana tema ve derse gelirsek de:

Tutku ve emek, seni anlamayan ya da sadece gösteriş peşinde olan insanları memnun etmeye adanırsa hem insan işinden keyif alamaz hem de kendisine gittikçe yabancılaşır.

Bir daha film yazar mıyım bilmiyorum yorucuydu ama keyifli görüşmek üzere...