O Hikaye, o kadardı

Sizi çok özledim güzel canlarım. Haydi başlayalım.

Yaz bitti, yıl yeniden başlıyor. Yılbaşı 1 Ocak değil herkes yanlış biliyor. “Her son yeni bir başlangıçtır”ın ispatı Eylül. İçinde mutlulukla yüzdüğümüz denize uzaklaştığımız, karşıdan baktığımız yer Eylül.

Konu Eylül değil, bütün defterleri sonlandırıp, kitabın son sayfasını okuyup kapatıyoruz. Sonra baştan sonuna kadar düşünüyoruz bütün hikayeyi.

Milyonlarca olasılık vardı o kahramanlar arasında. Mesela, bir bacağı diğerinden kısa olan masanın altına da konabilirdi o kağıt, üzerine bir şiir de yazılabilir demişti değil mi şair? O kâğıt, bir çocuğun katlayarak yaptığı oyuncak uçağa da dönüştü, biri üzerine not yazıp, çocuğuna hazırladığı kahvaltının yanına bırakıp evden çıktı, birinin son, diğerinin ilk mektubu oldu.

Tüm olmalar şartlara, değişmelere, zamana ve ihtiyaçlara göre değişti. Olan oldu da, ya olmayanlar... Ah o zannetmeler yok mu? Şeker portakalında der ki “sanmak insanı ziyan eder, konu ne olursa olsun”. Mutluluk da, en büyük acılar da sanmakla başlar. Zannettiklerin hayal kurdurur, zannettiklerin bir ülke kurar, zannettiklerin dökülür önüne dünyayı başına yıkar, bir gerçeğe bakarsın bir zannettiklerine, işte burası “gerçeklere hoşgeldin” masasıdır.

Gece yarısı Kütüphanesi kitabını okuyanlar bilir. Nora’yı kitabın başında işlerin içinden çıkılmaz hale getiren de hayatındaki zannetmeleriydi.
Dan (eski erkek arkadaşı) ile evlenseydi dünyanın en en mutlu insanı olacağını sanması, Izzy (en yakın arkadaşı) ile dünyanın diğer ucunda bir hayat kursa, bambaşka bir yaşamı olacağını sanması ve böyle milyonlarca gerçekleşmemiş ihtimalin, onun zannında güzelliklerle dolu olduğu düşüncesi ve olmamışlığının hüznüdür. Bu zannetmeler Nora’yı yaşamın kıyısına getirir.

Ama yazar Matt Haig, kocaman bir torpil yapıp ona bütün olasılıkları yaşatır. Hiç bir şeyin sandığı gibi olmadığını yaşayarak görür. Bütün yüklerinden kurtulduktan sonra, içler acısı sandığı hayatının da onun en büyük mutluluğu olduğu gerçeği ile yüzleşir.

Dönelim gerçek hayata. Sandığımız olamamışlığın gerçekliğini bize gösterecek bir torpil yok. Bildiğimiz tek şey var “Olmuş olan, olacaklar arasında en hayırlı ve doğru olandır''

O hikaye o kadardı güzel insan, sandığın gibi değil…