“Beden, söyleyemediklerimizin sesi olur. Duygular susturulduğunda, ağrılar konuşur.”

Geçen haftalarda sıkça duygusal yeme konusundan bahsetmiştik.
Bugün ise duygularımızı ifade etmediğimizde, bastırdığımızda ya da görmezden geldiğimizde ortaya çıkan bir başka durumdan — somatizasyondan — söz etmek istiyorum.

Somatizasyon, en basit tanımıyla, kişinin ifade edemediği stres, bastırdığı duygular ya da görmezden geldiği düşüncelerinin bedensel rahatsızlıklar olarak ortaya çıkmasıdır.
Kısacası, dile getiremediğimiz duygular bedenimiz aracılığıyla kendini anlatır.

Bu noktada en sık kullanılan savunma mekanizması inkârdır.
Kişi ne kadar “ben iyiyim” dese de, bedeni genellikle “hayır, iyi değilsin” der.
Çünkü bastırılan duygular yok olmaz; şekil değiştirip fiziksel belirtilerle kendini gösterir.
Bu da çoğunlukla mide ve bağırsak şikayetleri, bel ve sırt ağrıları, hatta zaman zaman geçici görme kaybı ya da felç benzeri durumlar şeklinde olabilir.

Çoğu zaman kişi doktora gittiğinde sayısız tahlil ve test yaptırır, fakat sonuçlar “fiziksel olarak bir sorun yok” şeklindedir.
Doktorun “bir psikiyatrist ya da psikologla görüşün” önerisi, aslında tam da bu noktada somatizasyon olasılığına işaret eder.

Peki neden kişi duygularını doğrudan ifade etmek yerine bedeninde yaşar?
Çünkü duygularla yüzleşmek, “şuram ağrıyor” demekten çok daha zordur.
Dikkat edin; “Ben mutsuzum, üzgünüm, yalnız hissediyorum.” demek çoğu zaman “midem ağrıyor, sırtım tutuldu.” demekten daha ağır gelir.
Birçok kişi “Ben eşimin davranışlarından rahatsızım.” ya da “Oğlumun alkol alışkanlığı beni üzüyor.” demek yerine bu duyguları bastırır, sonuçta da beden bu bastırılmış duyguları seslendirir.

Kişi aslında gerçekten bir ağrı, bir sıkıntı yaşadığını hisseder; çünkü farkında olmadan duygularını bedene taşımıştır.
Yani sorun bedende değil, bedenin anlattığı duygudadır.
Unutmayalım: Beden asla yalan söylemez.
Duygularımızı bastırdığımızda, ifade etmediğimizde, bir yerden mutlaka dile gelir — kimi zaman bir sancıyla, kimi zaman bir yorgunlukla, kimi zaman da sessiz bir ağrıyla…

İkincil Kazanç: Bedensel Rahatsızlığın Gizli Yönü

Somatizasyon yaşayan bireylerde sıkça karşılaştığımız bir başka durum ise ikincil kazançtır.
Kişi, yaşadığı fiziksel rahatsızlıklar nedeniyle çevresinden daha fazla ilgi, anlayış ya da dikkat görebilir.
Bu da farkında olmadan hastalığın sürmesine neden olabilir.

Örneğin, eşi tarafından ihmal edilen bir kadın düşünelim.
Eşi çoğu zaman eve geç gelen, alkol alan bir adamdır.
Kadın yaşadığı stres ve çaresizliği dile getiremediği için zamanla bedensel rahatsızlıklar geliştirebilir.
Kadın hastalanınca, eşi bu duruma kayıtsız kalamaz; eve daha erken gelmeye, ilgilenmeye başlar.
Böylece kadının bedensel rahatsızlığı, istemeden de olsa bir amaca hizmet eder: eşiyle arasındaki mesafeyi kapatmak.

İşte bu durum, kadının bilinçdışı düzeyde bir ikincil kazanç elde etmesine yol açar.
Çünkü bedensel rahatsızlık, onun bastırılmış ihtiyacını — ilgiyi, sevgiyi, dikkati — görünür hale getirir.
Ancak kişi bu ihtiyacının farkına varmadıkça, iyileşme de kalıcı olmaz.
Çünkü o rahatsızlık, aslında anlatılamayan bir hikâyenin bedendeki yankısıdır.

Ne Yapmalı?

Bu noktada kişiler sıklıkla bastırma ve inkâr mekanizmalarını kullanır.
Var olan durumu yok sayar, görmezden gelir ya da görmek istemez.
Ancak bastırdığımız hiçbir duygu ortadan kalkmaz; sadece biçim değiştirerek bedende kendini gösterir.

Somatizasyonla başa çıkmak için öncelikle bireylerin ve aile üyelerinin farkındalık kazanması çok önemlidir.
Çünkü bazen kişi yaşadığı fiziksel rahatsızlıkla birlikte çevresinden ilgi ya da anlayış gördüğü için, bu durumu bilinçdışı düzeyde sürdürme eğiliminde olabilir.
Aile üyeleri, bu noktada kişiye anlayışla ve empatiyle yaklaşmalı, suçlayıcı değil destekleyici bir tutum sergilemelidir.

Elbette yapılabilecek en doğru adım, uzman desteği almaktır.
Bu durum ancak farkındalıkla çözülebilir.
Kişi, yaşadığı ağrının sadece bedensel değil, aynı zamanda ruhsal bir yansıma olduğunu fark ettiğinde iyileşme başlar.
Bir psikiyatri uzmanı ya da bir psikologdan profesyonel destek almak bu sürecin en önemli basamağıdır.

Son Söz

Bu hafta kendinize sorun:
Gerçekten bedenim mi ağrıyor, yoksa içimde ifade edemediğim bir duygu mu konuşuyor?

Sebebi açıklanmayan, doktorlar tarafından “psikolojik” denilen ağrılarınız, bedensel yakınmalarınız var mı?
Bu konuda düşüncelerinizi paylaşın, birlikte değerlendirelim.

Instagram: @uzm.psk.senabayarlar

e-posta: [email protected]